Haber 7 - Prof. Dr. Alpaslan Ceylan, Kars’taki yüzey araştırmaları sırasında M.Ö. 3000-2000 yılları arası Türk kültürüne ait olduğu düşünülen kaya resimleri ile kurgan tipi Dili Türkçe. Yayınevi: Ceylan Yayıncılık. Kitap Adı Dağın Kadın Hali. Yazar Arzu Demir. Yayınevi Ceylan Yayıncılık - Yayınevi Genel Dizisi. İlk Baskı Yılı 2014. Dil Türkçe. Barkod 9786059038140. ÖzcanDeniz - Vurdular Ceylanı Şarkı Sözü. Elleri tetikte avcı peşinde. Yatırdılar yere körpe yaşında. Ak babalar dolanıyor başında. Hangi dağın ceylanıdır bu ceylan. Yar avcılar yaylasından indirmiş. Kovalamış,bir kenarda sindirmiş. Kurşunlamış acımadan öldürmüş. Hangi dağın ceylanıdır bu ceylan. testimizcom @ Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece testimiz.com a aittir. Sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır. İçeriklerimiz özgün olmakla birlikte intihal denetimi yapılarak yayınlanmaktadır. Fotoğraftakiler(soldan sağa): Ceylan Toplamaoğlu, Melis Erdoğan. Sabancı Üniversitesi’nin iş hayatına geçen mezunları içinde girişimci mezunlar da başarılı çalışmalara imza atıyorlar. Sabancı Üniversitesi’nin modadan teknolojiye birçok alanda kendi girişimlerini kuran mezunları bulunuyor. "hangi ceylan göz ki yere akmadı ,hangi güzel yüz ki toprak olmadı sözü kime aittir? - Mynet Cevaplar Görüşleriniz başkaları için çok değerli aIe1. ADANA - Volkan Kaşik Hatay'ın Kırıkhan ilçesine 20 kilometredeki Suriye sınırında İncirli ve Sucu mahalleleri arasında kalan yaklaşık 7 bin hektar dağlık arazide kendilerine yaşam alanı oluşturan Hatay dağ ceylanlarının sayıları her geçen yıl artıyor. Nesli tükendiği düşünülen ancak 2008'de yapılan çalışmalarla varlığı tespit edilen Hatay dağ ceylanı popülasyonunun artması için bu tarihten sonra Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Hatay Şubesi, Doğal Hayatı Koruma Vakfı WWF Türkiye Temsilciliği ile çeşitli çalışmalar yürüttü. Çalışmalar neticesinde 2009'da yaklaşık 150 olduğu tahmin edilen dağ ceylanlarının sayısı 2014'te 345'e yükseldi. Doğa Koruma ve Milli Parklar personelinin doğrudan gözlem yöntemi ile yaptığı envanter çalışmasında, 2012'de 235, 2013'te 295, 2014'te ise 345 dağ ceylanı sayıldı. Kutsal kabul ediliyor Yaşam alanının bir bölümü askeri yasak bölgede olması dolayısıyla varlığını sürdürdüğü tahmin edilen ceylanları, yöredeki köylüler de koruyor. Vatandaşlar, ceylanı kutsal kabul ediyor ve öldürmeleri halinde başlarına kötü şeyler geleceğine inanıyor. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Hatay Şube Başkanı Abdullah Öğünç, AA muhabirine, neslinin tükendiği sanılırken 2008'de varlığı tespit edilen Hatay dağ ceylanlarının sayısının her geçen yıl artmasına sevindiklerini söyledi. Öğünç, ceylanların bulunduğu bölgede 2010'dan bu yana aktif koruma faaliyetleri gerçekleştirildiğini, avcılar tarafından avlanılmamasını ve bugüne kadar varlıklarını sürdürebilmelerinin en büyük nedeninin askeri yasak bölgede yer alması olduğunu kaydetti. Ayrıca yöre halkı tarafından ceylanların kutsal kabul edildiğini anlatan Öğünç, "Köylüler, ceylanlara zarar verdiklerinde kendilerine de zarar geleceğini düşünüyor ve bununla ilgili çeşitli hikayeler de anlatıyor. Hatay dağ ceylanlarının sayısının hızla artması sevindirici" dedi. Perişan Mahallesi'nde oturan Bülent Gerici de dağ ceylanlarının geçmiş yıllardan bu yana yöre halkı tarafından kutsal bilindiğini söyledi. Ceylanların çoğu zaman tarlalarının etrafında gezdiğini anlatan Gerici, bu hayvanın, kendilerine fayda getirdiğine inandıklarını ifade etti. Köy halkından 82 yaşındaki İslim Gerici de geçmişten buyana ceylanlara yörede zarar verilmediğini belirtti. "Ceylanlar kontrol edilerek korunuyor" Orman ve Su İşleri 7. Bölge Müdürü Ethem Boz da nesli tehlike altındaki hayvanları korumaya devam ettiklerine, bu kapsamda Hatay dağ ceylanları ile ilgili çeşitli faaliyetler yürüttüklerini söyledi. Doğa Koruma ve Milli Parklar personelinin etkili koruma ve kontrol çalışmaları, yaşam alanının askeri yasak bölge olması, yörede yaşayanların ceylanı kutsal kabul etmesi ve bilinçlendirme çalışmaları neticesinde 2009'da yaklaşık 150 olduğu tahmin edilen dağ ceylanlarının sayısının 345'e ulaştığını ifade eden Boz, bunun sevindirici olduğunu kaydetti. Boz, 2013'te Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün talimatları ile dağ ceylanı yaşam alanı içerisinde bulunan Beşikli Tepe mevkisine 160 dönüme Dağ Ceylanı Üretme İstasyonu tesis edildiğini aktararak, şunları kaydetti "İstasyonda çoğaltılacak ceylanlar, türün geçmiş yıllarda yaşadığının bilindiği ancak şu an bulunmadığı Çukurova-Ceyhan başka alanlara yerleştirilerek koruma altına alınmak suretiyle bu alanlarda popülasyon oluşturulacak. 2014 envanter çalışması sonrası yapılan çalışmalarda sürme ve sıkıştırma yöntemi ile 2 dağ ceylanı istasyona alınarak, üretme istasyonu faaliyetlerine başlanmıştır. Yakalama çalışmaları, üretme istasyonunda 30 ceylan oluncaya kadar devam edecek. İstasyonda hem üretim faaliyetleri yürütülmekte hem de doğal yaşam alanındaki ceylanlar sürekli kontrol edilerek korunmakta." Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi HAS üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz. Doğa Koruma ve Milli Parklar Hatay Şubesi Kırıkhan Şefi Nuri Akın, nesli tükenme tehlikesi altındaki gazella gazella’ türü dağ ceylanlarının 2009’da 150 civarında olan sayısının, 10 yılda 925’e ulaştığını ifade etti. Hatay’daki Kırıkhan ve Kumlu ilçeleri arasındaki Suriye sınırı bölgesinde gözlemlenen ve 2018’de 757’ye ulaşan dağ ceylanı sayısının, yaklaşık yüzde 22’lik artışla 2019 sonu itibarıyla 925’e ulaştığını tespit ettiklerini belirten Akın, dağ ceylanların yaşam alanı olan yaklaşık 13 bin hektarlık arazinin geçen ay Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Hatay Dağ Ceylanı Yaban Hayatı Geliştirme Sahası’ ilan edilmesinin bu sayının artmasına ciddi katkı sunacağını ifade etti. Doğa Koruma ve Milli Parklar Hatay Şubesi Kırıkhan Şefi Nuri Akın, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın talimatıyla her yıl bölgede envanter çalışması yapıldığını belirterek, alınan önlemlerle dağ ceylanı sayısında her geçen yıl artış tespit edildiğini dile getirdi. Türün çoğalması amacıyla kurulan Hatay Dağ Ceylanı Üretim Merkezi’nde yetkililerin 24 saat görev aldığını belirten Akın, ekiplerin gazella gazella’ neslinin devamı için ellerinden geleni yaptıklarını belirterek, Hatay Dağ Ceylanı Yaban Hayatı Geliştirme Sahası’nda avcılığın yasak olduğunu, avlananlara ciddi cezai işlemler uygulandığını anımsattı. Ezgilerimizde Var Olan Kerem Havaları. Ulgar Dağı tipi-boran olunca Süzülür gözümden sel gizli gizli Ecel beni gurbet elde bulunca Haberim götürsün yel gizli gizli Dertli Kerem Genel olarak Anadolu’yu çevreleyen ve adına Türki Cumhuriyetleri denilen ülkelerin halkları arasında başlangıçtan günümüze kadar sürüp gelen önemli kültürel değerlerin en başında gelenleri destanlardır. Bu destanların içinde en önemlileri Oğuz Kağan Destanı, Dede Korkut Destanı, Manas Destanı ve Köroğlu Destanı gibi destanların yanı sıra, başka destanlardan da söz etmek gerekiyor. En önemlisi bu destanlarımız, destan ve destan çeşitlemeleri teker teker kayıt altına alınmalıdır. Destanların içinde geçen ezgileri ve bu ezgilerin makam çeşitleri bütünüyle, derlenip toparlanmalıdır. Dahası bu derlemeler en güzel haliyle notaya alınıp arşivlenmelidir. Gelecek kuşaklara kültür armağanı olarak sunulmalıdır. Destanlar sadece şiirsel bir yapıyla sunulmuyor. Bizim bildiğimiz destanlar düz yazı ve koşma karışımı türleri de vardır. Örnek Aslı ile Kerem, Küroğlu ya da Köroğlu, Ercişli Emrah, Şikar Destanı, Şah İsmail Destanı, Tahir İle Zühre ve benzeri destanlar. Gelelim destan türlerine, bunlardan da söz edelim. Söz edelim derken başlıklar vererek geçelim. Yaratılış Destanları, Muhabbet Destanları, Lirik Destanlar, Kahramanlık Destanları »Yiğitleme, Taşlama Destanları, Cenk Destanları, Ağıt Destanları, Göç Destanları, Kaç Ha Kaç Destanları gibi çeşitlemelerden söz edebiliriz. Bu yazıda destan türü olarak Muhabbet Destanları içinde yer alan Aslı ile Kerem destanı ve bu destan içinde geçen ezgi türleri ile bu ezgilerin makam ya da havalarından söz edeceğim. Bu destanı incelerken, destanın oluşumundan bu yana toplumlara, her türlü eğlence olaylarında çalıp söyleyen. Her dönemde yeniden oluşmasına katkıda bulunan ve gelmiş geçmiş tüm saz ozanlarına, özellikle Kul Sofu mahlaslı o büyük ozanı anarak sözümüzü sürdürelim. Destan içinde yer alan ezgiler yani, Kerem Havaları çoğunlukla Segâh makamında olduğunu yazabiliriz. Ancak, değişik bölgelerde ve değişik anlatımlarda ise değişik değişik türleri de oluşmuştur. Çok değişik havalarda karışmıştır. Zamanla Kerem ezgileri Pes perdelerde gamlı, kederli, hüzünlü bir ruh halini yansıtırken bazı yörelerde daha farklı seslerde oluşmuştur. Ancak öz olarak dağ havaları dediğimiz kök havayla bütünleşiyor. Sanırım bu olayda aynısıdır. Haykırış, bağırma, çağırma gibi olayları gündeme taşıyor. Genel olarak kara Düzen denilen akort üzerinden yaygınlaşmıştır. Kerem ile Aslı adlı muhabbet destanın esas kahramanı olan ve Aşık Kerem adıyla ezgilerimizde, Anadolu, Azerbaycan, Irak, İran, Gürcistan gibi birçok ülkenin halkları tarafından seslendirilen »Dağ Havalarına Kerem havaları deniliyor. Kerem havaları öz olarak dağ havaları olunca, Öncelikle bu dağ havalarının ne anlama geldiğini yazalım. Özünde yüksek sesli havalar olarak tanımlanır. Bir diğer adıyla Hüseyni İrani deniliyor. Ancak bu tüm Kerem havalarını kapsamıyor. Daha değişik havaların olduğunu görüyoruz, dinliyoruz. Şimdi bir sözcükten haber vermeliyim. Bu sözcük İrani sözcüğüdür. İran 1935 yılından itibaren Fars Devletinin resmi adıdır. Ancak genel anlamda irani sözcüğünün tam karşılığı, tepe, yüksek yerin üstü, yalçın kayalıklar arasındaki çimenli vadiler. Ezgilerde İrani havası demek yüksek sesli hava demek, halk arasında hele bir dağı tırman ses iranileşsin denilir. Aşıklık Geleneğinde Makamların Oluşumu Üzerine Çıkışı itibariyle bir kesinlikten söz etmek mümkün olmasa da Kuzeydoğu Anadolu aşıklık geleneğinde makamların/havaların oluşumuna ilişkin genel yaklaşım şöyle özetlenebilir Aşıkların çalıp söylediği her şeye hava ya da makam denir. Azerbaycan geleneğinde de hava ya da makam kavramları kullanılır. İslamiyet sonrası Arap kültürü ve müziğiyle de yakınlaşma olmasına karşın makam adları ve kalıpları temel olarak İran müziğinden aktarılmıştır. Ayrıca yerine göre de avaz ya da ağız denmektedir. Hava ve makam deyimleri aynı anlamda kullanılır. Ancak Türklerin Ozanlık geleneğinde Azerbaycan, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi, İran topraklarında yaşayan Azerbaycan kökenli aşıklar daha çok makam deyimini kullanmaktadırlar. Hangi tür hava olursa olsun temelde insan sesidir. Çıkış noktası tek insan sesine dayanır. Bu başlangıç 4 kök havadan oluşur. Söz konusu bu 4 kök havanın her biri de kendi içinde 7 havadan oluşur. Buna göre 4 kök havayla birlikte toplam 32 ana hava vardır. Öteki havalar bunların bir türevi ya da karışımlarından oluşur. Dağ havalarının bir adı da Kerem havalarıdır. Ancak başlangıç itibariyle bu havaların çıkışı bilinen Aşık Kerem’e dayanmaz. Kerem halk masal anlatılarında geçen bir dağ adıdır. Daha sonra bu dağın adının verildiği aşıklar ve bunlara bağlı hikayeler oluşmuştur. Kerem hikayelerinin geniş coğrafi alanlarda tutulması ve yaygınlaşması nedeniyle de havanın adı, Aşık Kerem kaynaklı bir duruma gelmiştir. Bir adı da çukuroba olarak bilinir. Buradaki çukur alçak yer değil, yayvan, dağınık okunan hava anlamındadır. Güney Anadolu’daki Çukurova’yla ilgili değildir. Çobanlık sanatının kendine özgü geliştirdiği kök havadır. Çıkış noktası hayvan sesi, su sesi, yağmur sesi, çobanın hayvanları çağırma gibi doğaya ilişkin sesler bu havanın aslını oluşturur. Bireyin ve toplumun kahramanlıklara ilişkin duygularını anlatan havalardır. Küroğlu, daha sonra Köroğlu havaları olarak söylense de başlangıç olarak bunlarla ilgisi yoktur. Kerem havalarının uğradığı değişiklik gibi, daha sonra Köroğlu ya da benzer havalar cenk havaları üzerinden gelişmiş ve bütünleşmiştir. Şimdi şunu yazalım. Kerem havaları, kök hava olarak yedidir. Halk arasında bilinen bir anlatım olayı vardır. Dolayısıyla Aslı Kerem destanında yedi sayısı önemlidir. Kerem 7 yıl dolaşmış sevgilisinin peşinden. Yedi ülke, yedi şehir, yedi dağ, yedi yol, yedi ırmak gibi destan içinde ne geçiyorsa hepsi yedi ile ifade ediliyor. Kerem havaları da yedi sayısıyla ifade ediliyor. Yedi Kök havayı sırayla yazarsam. Benim bildiklerim bunlardır Ancak şu anda halk arasında sayı olarak 120 sayısını geçen Kerem havalarından söz ediyoruz. Peki bu nasıl oluyor. Bu şöyle oluyor yedi kök havanın türevleri ve zamanla aşıkların eklemeleri sonucu sayı artmıştır. Ben 120 sayısını veriyorum ancak bu sayı daha da artabilir. Benim arşivimde kayıtlı olan Kerem Havaları 75 tanedir. Bu sayı artabilir ancak azalmaz Şimdi bu havaları biraz geçelim, Aslı İle Kerem destanının doğuşuna ve halk arasında ki gelişimine, yayılışına az değinelim. Kerem adı bir dağ adıdır demiştik. Aynı zamanda şehir adıdır demiştik, bunu bir görelim. »diyelim ki küçük aralıklarla 644. Yıldan 1121 yıla kadar Tiflis, Ucarma, Safar, Kerem şehirleri Müslüman şehirler olduğunu söylemeliyim. Dolayısıyla destanda da Kerem Müslümandır. Bu yanıyla önemlidir. Gürcistan’ın kurucu kralı Davut kızı olan Tamar savaşçı feodal beylerinin desteği ile tahta oturmuştu. Bu savaşçı feodal beyleri dindar Hıristiyanlardan farklı bir yaşam tarzını benimsemişlerdi. İşte bu yaşam tarzı gelenek olarak ,Aran ve Kenan yani »Aslı Ve Kerem sevgi tarzını benimsiyorlardı bu yaşam tarzını Çariçe Tamar benimseyip, önemsiyordu. Çariçe Tamar’ın babası Kurucu Davut 1084-1125 kendi öz kızının Şirvan-Şahla evlenmesine izin vermişti. Bu evlilik bize Aslı Kerem destanını anımsatıyor demeliyim. Gürcistan ile Şirvan’ın yakınlaşması dolayısıyla Azerbaycan’ın zayıflamasına gerekçe olmuştu. Bundan sonra şöyle demek gerekiyor. Yani çok detaylara inmeden, öyle tarihi verilerle beynimizi yormadan. Aslı Kerem destanı ilk olarak Albania’dan Gürcistan’a, yani Gürcü diline, daha sonra yeniden öz benliğine, Azerbaycan Türkçesine dönüşünü yazabiliriz. Orijinal adının ise Aslı ve Kerem değil, »Aster ve Karam olduğunu kaynaklarda okuyoruz. Okuduğumuz bu muhabbet destanı yani Aslı ile Kerem destanı zamanla yüzlerce çeşitlemesi ve yine yüzlerce değişik ozana ait olduğu yazılıyor. O günden bugüne kaç ozan Kerem adını kendisine mahlas almıştır bilen yok. Ayrıca şu an ülkemizde kaç kişinin adının Kerem, kaç kızın adının Aslı olduğunu bilen yok. Aslı derken bizdeki tam adı Han Aslı ya da Aslı Han olarak seslenilir. Dolayısıyla ırmağın çıkış noktasına kadar giden araştırmacılar vardır. Destan içinde Aslı adıyla yer alan ve Hıristiyan inancına bağlı olan bu kız aslen ve asaleten Ermeni değildir, Gürcü’dür. Ermeni adı bizim yörede direk Ermenilere denildiği gibi, Hıristiyan kişilere de Ermeni deniliyor. Şöyle ki, Kerem’in, »Gel kız Müslüman ol kalma Ermeni demesi şudur. Bu Ermeni sözü bizim bildiğimiz Ermeniler değil Hıristiyan inancına özgü olan insanlardır. Yani Ermeni eşittir Hıristiyan demeliyim. Aşık Kerem Neden bu dizede, »Gel kız Müslüman Ol kalma Hıristiyan dememiş. Çünkü halk arasında böylesi bir deyim var. Sonra, yerli halk arasında Ermeni sözü, Nemrut gibi Firavun gibi bir anlam da içeriyor. Bu konuyu içeren deyimleri yazmalıyım. Seni Nemrut seni, seni Firavun seni, seni Ermeni seni deniliyor. Bu sözler sadece halk arasında söylenilen bir tanımlamadır. Bu amaçla yazılmıştır. Bu kız yani Aslı iki dinli değil iki dillidir. Yani Kral Davut’un kızı iki dil biliyor. Biri Gürcüce ikincisi Azerbaycan Türkçesi. Şimdi bu verilen bilgilerin arkasından yeniden Kerem havalarına geçelim. Sözün üst bölümünde de değinmiştim. Kerem havaları hakkında onlarca desem az yüzlerce makale okumak mümkün. Bunca araştırmacı, bunca yazar bunca müzisyen elbette birçok araştırma yapmıştır. Her kes kendisine göre belli bir sonuca ulaşmıştır. Bugünden sonra da elbette araştırmalar olacak ve yeni yeni sözler söylenecektir. Benim bu küçük yazıdaki sözlerim belki hiçbir araştırmacı tarafından okunup değerlendirilmeyecektir. Bu benim için pek bir önem taşımıyor. Okumayan bir toplumun insanıyım biliyorum. Bildiğim bir şey daha var. Her araştırmacı kendi düşüncesini önemser. O halde bende kendi düşüncemi önemsemeliyim ve böylece yazıyı hazırlamalıyım. Kerem havaları hakkında söz ederken şu makam ya da şu hava şöyle başlayıp şöyle çıkıyor böyle gidiyor demeyeceğim. Ben sadece var olan Kerem havalarının isimlerini ve bu isimlerin gerekçelerini yazacağım. İşin ezgisel yanı notistlerin işi olsun diyelim. Yani Yanık Kerem makamı bana göre yanık Keremdir. Başka bir makam değildir. Ya da bir başka makama ya da havaya benzemiyor. Ya da ceylanı Kerem başlı başına bir makamdır. Bu makamla onlarca eser seslendirile bilinir. Bizim yöremizde herhangi bir aşık herhangi bir şiirini bildiğimiz makamlar üstünden söyleyebiliyor. Bu böyledir. Ben bunu neden söylüyorum. Halk ezgilerinde makam denilince hemen bir olay gündeme geliyor. Deniliyor ki, sanat müziği makamlarında falan ile başlayıp falan ile bitiyor buna onlarca örnek verebilirim. Ama gerek yok. Ben bu makamların her birinin kendi başına bir makam olduğunu söylemeliyim. Döğme Kerem döğme Keremdir. Bir başka makama benzemiyor. Bizim yörede ben aşığım diyen ve kendisini aşık olarak tanıtan bir kişi en az 32 makam bilip söylemelidir. Bu bir ölçüdür. Makam bilmeyene besteci derler. Makam üstünden çalıp söylemek bir aşıklık geleneğidir. Kerem havaları yedi tanedir demiştim. Kök hava olarak böyle. Bu havaların türevleri vardır. Bir başka olay var, onu da yazmalıyım. Diyelim ki Şikeste havası ya da makamı. Bu havaya başlı başına kök hava denilir. Bunun üstünden aşık çalıp söyleyebilir. Bu işin bir yanı, ikinci yanı bu kök havaya yani bu şikeste havasının bir başka türevini bestelerse bu havanın adı direk o aşığın adıyla anılır. Yani şikestenin bir başka çeşitlemesini bestelemişler ve adına Kerem Şikestesi denilmiştir. Bir başka örnek, şikeste havası Köroğlu ezgileri içinde bu ozana ve bu destana özgü yorumlanırsa bu çeşitlemeye de Köroğlu şikestesi deniliyor. Bunlar kök havaların türevleri sayılıyorlar. Bu konuda güzelleme havası en güzel örnektir. Kök hava olarak bir tek güzelleme havası vardır. Bu güzelleme havasının zamanla türevleri oluşmuştur. Şimdi bu oluşmuş güzelleme türevlerini okuyalım. Ağbaba Güzellemesi, Ahıska Güzellemesi, Aran Güzellemesi, Ardahan Güzellemesi, Ayvaz Güzellemesi, Azaflı Güzellemesi, Azeri Güzellemesi, Borçalı Güzellemesi, Çıldır Güzellemesi, Düz Güzelleme, Gökçe Güzellemesi, Hasta Hasan Güzellemesi, Hoşdamak Güzellemesi, Iğdır Güzellemesi, İrevan Güzellemesi, Kerem Güzellemesi, Kocanene Güzellemesi Şenlik Köroğlu Güzellemesi, Şenlik Güzellemesi, Şöregel Güzellemesi, Türkmen Güzellemesi, Vagıf Güzellemesi, Yerli Güzellemesi, Yörük Güzellemesi. Bu verilen isimler sadece bazılarıdır. Daha birçok güzelleme türevleri vardır benim yazmadığım. Kerem havalarına genel anlamda şöyle bir göz atarsak, Anadolu’nun her yöresinde var olan ve seslendirilen ezgilerin çeşitliliğini biliriz. Buraya şehir, köy, kasaba, belde adı yazmayalım. Genel olarak her yer demeliyim, Anadolu başta olmak üzere Azerbaycan, Balkanlar, Kafkaslar, Türkmenistan, Irak Kerkük İran, Yugoslavya Makedonya Bulgaristan gibi her yerde var olan havalardır. Halk arasında »hele bir türkü söyle diye istekte bulunulmaz, »hele bir Kerem söyle, hele bir Köroğlu söyle diye istekte bulunulur. Dahası makam adıyla istekte bulunulur. »hele bir yanık Kerem, hele bir Kerem güzellemesi söyle derler. Bu istekte ezgi önemlidir. Ezginin üstüne döşenen söz kimden olursa olsun pek önemli değildir. Kerem bir dağ adıdır demiştim. Yani Yüksek sesli havaların adı olarak biliriz. Dolayısıyla hoyrat sesli Kerem havaları bir başka önem arz eder. Bu havaların söz döşemesi ise cinaslı manilerdir. Bu maniler içinde de mahlas olarak Kerem adı sürekli geçiyor. Özlemin sesidir hoyrat, Kerem’in sevdasıdır hoyrat sesi. Sözün bu yerinde bir iki mani yazalım Ulgar bir maral olsa Maralı karal olsa Ulgar seni yakarım Yara bir zaral olsa Halk oyunlarında Kerem seslenişi Anadolu halk oyunlarında Kerem adıyla birçok oyun oynadıkları biliniyor. Bunları sayarsak sırasıyla birkaç isim yazalım. Kerem Yallısı, Kerem halayı, Kerem Barı isimlerini yazabiliriz. Bazı yörelerde ise kına gecelerinde gelinin ya da damadın eline kına yakılırken Kerem ezgileri okunuyor. »Türkmen kızı katarlayıp deveyi / çekmiş gider yaylasına Bingöl’ün sözleriyle başlayan ezginin okunması gibi. Kerem Havaları sadece sazla okunmadığı biliniyor. Toylarda davul zurna, klarnet, keman, sipsi, kaval gibi her türlü aletle çalınıp söyleniliyor. 01 Göç Göç Oldu Kerem Şikeste Göç göç oldu göçler yola dizildi Göçmüş gider yaylasına Bingöl’ün Sürmelenmiş ela gözler süzüldü Seçmiş gider yaylasına Bingöl’ün Sunayı da deli gönül sunayı Ben uğruna terk eyledim sılayı Türkmen kızı katarlayıp deveyi Çekmiş gider yaylasına Bingöl’ün Koyunlar kuzular sesle seçilmez Suyu kardan soğuk olur içilmez Türkmen kızı bu yayladan geçilmez Geçmiş gider yaylasına Bingöl’ün Seyreyledim Türkmen kızın boyunu Yığılın ahbaplar tutak toyunu Dertli Kerem soğuk yayla suyunu İçmiş gider yaylasına Bingöl’ün Benim bildiğim Aslı Kerem Destanında 120 hava vardır bu havalar değişik adlarla olmuş olsa da bir nevi Kerem türevleridir. Zaten Kerem destanı bildiğimiz destanlar içinde en uzun olanlardan biridir. İçinde değişik mahlaslarla değişik ezgiler okunuyor. Bitiş yani mühür ezgisi ise Kul Sofu adlı ozanın adıyladır. O koşmanın da iki ya da üç çeşitlemesi vardır ben birini buraya alıyorum. Bütün destanlardan farklı olarak Kerem destanı Gurbeti havasıyla biter. Bu okunan koşma ise dediğim gibi Kul Sofu isimli ozana aittir. Aslında destanı anlatan ozan destanın sonunda kendi mahlasını taşıyan bir ezgi okur bu ezgi destanı anlatan ozanın tanımlamasıdır. Yandı Kerem Aslıhan'ın elinden Seveceksen vefalı yâr sev gönül Her yâr ateş almaz yârin külünden Seveceksen vefalı yâr sev gönül Yar elinde koklanmadık gül olma Kul kadrini bilmeyene kul olma Yana yana Kerem kimi kül olma Seveceksen vefalı yar sev gönül Coşkun seller gibi akıp bulanma Akıp gidip karlı dağlar dolanma Post giyinip kapı kapı dilenme Seveceksen vefalı yar sev gönül Kul Sofu’yum Hanoğluna katıldım Esir oldum bazar bazar satıldım Erzurum'da bir tipiye tutuldum Seveceksen vefalı yar sev gönül Yukarıya aldığım bu koşma, Aslı ile Kerem Destanının son koşmasıdır. Destanın bitişini anlatır. Destanı anlatan Kul Sofu mahlaslı ozana aittir. Aslı Kerem destanını ilk anlatanlardan biridir. Benim bildiğim destan içinde bu ozana ait beş koşma geçiyor. Ben birini buraya aldım sadece bilgi amaçlı olsun istedim. Kerem Halep’te yanınca Sofu Halep Paşasının isteğiyle Halep’te kalır ve Halep paşasının kızıyla evlenerek murada erir. Sofu destanın sonunu bağlarken bu türküyü » Gurbeti Kerem makamıyla okur. Bu makam gurbeti makamının Kerem çeşitlemesidir demeliyim. Çünkü kendisi de Kerem’de Aslı da tümüyle gurbette oldukları içindir. İsfahan Şah’ının oğlu olan bu destan kahramanı Kerem için Halep şehri gurbettir. İsfahan şehri hakkında tarihi bilgi vermeliyim dedim, ancak bu yazının tartısına ağır gelir diye düşündüm. İsteyen İsfahan Beyliği hakkında bilgileri internet sayfalarında okuyabilirler Benim arşivimde bulunan 75 Kerem havası. Ancak bu listede olanlar içinde hatalı yazımlarda olabilir. Bu liste benim kendi çabamla oluşmuştur. Mutlak değildir. Bunu net olarak söylüyorum. Ahmedi Kerem, Antep Keremi, Aslı Keremi, Bozuk Kerem, Ceylani Kerem, Cığalı Kerem, Curcuna Kerem, Çoban Kerem, Dertli Kerem, Dik Kerem, Divan Ayağı, Döğme Keremi, Düz Kerem, Goşa Kerem, Guba Kerem, Gurbeti Kerem, Hicranî Kerem, Kaçak Kerem, Kalpaklı Kerem, Kandilli Kerem, Kara Kerem, Kerem Açış, Kerem Atüstü, Kerem Ayağı, Kerem Barı, Kerem Baş Sarıtel, Kerem Bozuğu Bozlağı, Kerem Çargâh, Kerem Destanı, Kerem Dilgami, Kerem Divanisi, Kerem Dübeyit, Kerem Dügâh, Kerem Güllü Kafiye, Kerem Güzellemesi, Kerem Halayı, Kerem Havası/ Beşli Türkü, Kerem Hoyrat, Kerem Hüseyni, Kerem Kafiya, Kerem Kol Havası, Kerem Koşması, Kerem Köçtü, Kerem Mansırı, Kerem Mayası, Kerem Nahcivani, Kerem Neva, Kerem Neynim Havası, Kerem Orta Sarı Tel, Kerem Sarı Gelin, Kerem Sarı Tel, Kerem Segâh, Kerem Şeşengi, Kerem Şikestesi, Kerem Taciri, Kerem Türkmeni, Kerem Türkü, Kerem Urfani, Kerem Yallısı, Kerem Yıldız, Kerem Yol Üstü Havası, Kerem Yüngül Dübeyt, Kerem Zarinci, Kesik Kerem, Lavuki Kerem, Muş Keremi, Nuri Keremi, Sallama Kerem, Silifke Kerem, Tatvan Kerem, Tatyan Kerem, Velvele Kerem, Yahyalı Kerem, Yanık Kerem, Yedekli Kerem, Kerem Yol Havası, Yorgun Kerem, Yüğrük Kerem, Zarinci Kerem, Zincirli Kerem. Sözün bitişi Anadolu halk ezgilerinde makam ya da hava yoktur diyenler bu yazıyı ve bunun gibi makam adlarını anlatan yazıları okuyunca yorum yapmadan ayrılsınlar. Çünkü bu yazı onları ilgilendirmiyor. Bu tür yazılar sadece benim gibi düşünenleri ilgilendiriyor. Aslı İle Kerem destanı içinde geçen tüm ezgi sözlerini burada verme olanağım yoktur. Koşmalar, Kerem, Aslı, Kara Melik, Kerem’in Anası adına Kamer Banu, Kerem’in Nenesi, Çoban, daha başka başka kişiler adına bulunmaktadır. Genelde son yıllarda yazılan kitaplarda sadece Kerem mahlaslı şiirler yer alıyor. Yani benim bildiğim destan içinde geçen her şahıs bir ozandır ve alır eline sazı döşenir gider. Zamanla bu değişik mahlaslı şiirlerin Kerem adına değiştirildiğini görüyoruz. Aynı sorun Köroğlu destanında da görülmektedir. Aslı Kerem destanında geçen ve Aslı mahlaslı bir şiiri buraya alalım. Kerem Şikestesi Köç-köç oldu köçdü eller obalar Yol saldılar bu dağ o dağ üstünden Dedim Kerem getmeginen kal burda Götürmeyek dodağ-dodağ üstünden Ağır leşker üstümüze car oldu Dağıldı dövletim tar-u mar oldu Ahdı gözüm yaşı gilenar oldu Nece düşer şebnem yarpağ üstünden Aslı Han der meni getirdin cana Od tutub alışdım çekdim zebana Alagöz Kerem’i versinler bana Eylesinler nasağ nasağ üstünden Bu yazının içinde ve sonunda toplam on iki tane şiir vardır. Bu şiirler, Aslı Han, Aşık Kerem ile Kul Sofu mahlaslı şiirlerdir. Bu şiirleri Anadolu’da söylenilen bazı türkü sözlerinin çeşitlemeleri olarak görmek mümkündür. Çünkü bu şiirler öyledirler. Bilgi amaçlı olarak eklenmiştir. 04 Han Aslı dan Name Geldi[i] Kerem Divanisi Han Aslı dan name geldi üzüldü canım bugün Yaralarım göz göz oldu gelsin lokmanım bugün Rakiplerim dört bir yanda gözleyip durur beni Ellerinde tiği şemşir dökerler kanım bugün Gör yüreğim şan şan oldu ya çürür ya deline Sevdalın vefalı olsun düşme namert eline Koy beni Aslı öldürsün verme cellat eline Bu derdime derman eyle şahı Sultanım bugün Bu dünya fani dünyadır Süleyman’a kalmadı Sefil Kerem dertlerine lokman çare bulmadı Kara Melik kervanında benim çilem dolmadı Şah oğluyum aşk yoluna fedadır canım bugün 05 Bağışla Sevdiğim[ii] Bağışla sevdiğim Hakk'ı seversen Gel ağlatma beni eller içinde Hep bizi söyleşir bu devr-i alem Sözüm destan oldu diller içinde Ah çektim sinemde yaralar açtı Yitirdim Aslı'mı fikrim de kaçtı Bugün yarın derken yedi yıl geçti Urum diyarında kullar içinde Dertli Kerem senin işin zar m'ola Aşk ateşi yüreğinde nar m'ola Senin gibi bu dünyada var m'ola Melil mahsun kalmış çullar içinde[iv] 06 Huma Kuşu[v] Kerem Maya Kervan geçer Erzurum’un elinden Beyler bu yol Han Aslı’mın yoludur Huma kuşum uçurtmuşam gülünden Deyin bu gül Han Aslı’mın gülüdür Huma kuşu yüksek yerden seslenir Yar koynunda bir çift sona beslenir Sen ağlama kaş-kirpiğin ıslanır Ben ağlayım benim gözler doludur Sen bağban ol ben bahçende gül olam Sen yolcu ol ben önüne yol olam Sen sultan ol ben kapına kul olam Koy desinler Kerem Aslı kuludur Kesik Kerem Keşiş bağlarında dolanıyorum Yitirdim Aslı'yı bulamıyorum Ceylandan bir haber alamıyorum Eylen Sofu eylen hele bir eylen Aslı Han'ın ceylanıdır bu ceylan Keşiş bağlarında eğlendim kaldım Uyudum uyandım hayale daldım Ceylandan yenice bir haber aldım Eylen Sofu eylen hele bir eylen Aslı Han'ın ceylanıdır bu ceylan Mirza'yım adıma Kerem diyorlar Hastayım derdime verem diyorlar Dünyada kavuşmam haram diyorlar Eylen Sofu eylen hele bir eylen Aslı Han'ın ceylanıdır bu ceylan Zarinci Kerem Köç köç olub bele getme sevdiğim Demesinler bu yaşama yalan yar Elüzüp de senden kesmem ümüdüm Sen eyledin bu göynümü talan yar Bayram olur kına yakar destine Gül gönderir hemdemine dostuna Naşı tabib gelme yaram üstüne Özü gelsin meni derde salan yar Yüz il geçse öz yarımdan dönmerem Ilgar verdim ılgarımdan danmıram Leblerinden emmeyince kanmıram Aşk elinden saralıban solan yar Gel sana söyleyim pünhan Kerem’i Bağında devşirip güller dereni Gel unutma sana gönül vereni Nurdan bade içip aşka dalan yar Erzurum dağları kar ile boran Sarmış ciğerimi derd ile verem Mevla’m nasip eyle sılamı görem Gelme ecel gelme üç gün ara ver Al benim selamı götür yare ver[x] Dört yanımı gurbet sarmış tel inen Hasta hasta bayram yaptım elinen Bir haber gönderdim yara yel inen Gelme ecel gelme üç gün ara ver Al benim selamı götür yare ver Erzurum dağları yeşil aldadır Kulağım sestedir gözüm yoldadır Aslı hain yardır adam aldadır Gelme ecel gelme üç gün ara ver Al benim selamı götür yare ver Söyleme yadlara derdin bilmesin Kahpe felek bu nedene gülmesin Kerem Dede gurbet elde ölmesin Gelme ecel gelme üç gün ara ver Al benim selamı götür yare ver 10 Ulgar Dağı[xi] Zarinci Kerem Ulgar Dağı tipi boran olunca Süzülür gözümden sel gizli gizli Ecel beni gurbet elde bulunca Haberim götürsün yel gizli gizli Tipi boran olur göz gözü görmez Yollar sapa durur hiç aman vermez Aslı hain yardır sözünde durmaz Çözülür zülfünden tel gizli gizli Eğil Ulgar Dağı eğil geçeyim Yürek yangınlıdır bir su içeyim Şah Baba yurduna erken göçeyim Kar altında kalmış bel gizli gizli Seven gönül Han Aslı’ya darılmaz Bin yıl koşsa ardı sıra yorulmaz Bu Dertli Kerem’e sual sorulmaz Şah oğluna güler el gizli gizli Bayatisi Ulgar bir maral olsa Maralı karal olsa Ulgar seni yakarım Yara bir zaral olsa Kerem Şikeste Şogin deresinde su kırağında İniler sızılar ağlar bu ceyran Avcı okla vurup sermiş toprağa İniler sızılar ağlar bu ceyran Şoğin deresinde geçer sürüsü Sürüden ayrılmış yatar birisi Al kana bоyanmış nazik derisi İniler sızılar ağlar bu ceyran Çifte kuzusu var dağlar maralı İkisi de birbirinden aralı Avcı vurmuş anaları yaralı İniler sızılar ağlar bu ceyran Zalim avcı düşmüş gelir izine Mor sinekler konmuş ela gözüne Dertli Kerem bakamadı yüzüne İniler sızılar ağlar bu ceyran 12 Selam Söyle Kerem Halayı Havalanmış telli turnam Turnam yare selam söyle Hardan gelirsiniz sormam Turnam yare selam söyle Turnam gider Ardahan’a Koyma beni yana yana Hem anama hem babama Turnam yare selam söyle Turnam gidersen Aktaş’a Karlı dağlar aşa aşa Hem kavime hem kardaşa Turnam yare selam söyle Turnam gider isen Kars’a Yar gelip yaramı sarsa Eğer merhametin varsa Turnam yare selam söyle Turnam geçer yar elinden Karlı dağların belinden Kerem Dede’nin dilinden Turnam yare selam söyle 13 İki Bülbül Kerem Güzellemesi İki bülbül hiçbir dala konar mı? Bülbülün konduğu dallar solar mı? Eşinden ayrılan böyle yanar mı? Aman felek beni yâre kavuştur. Küsülüyem, Han Aslı’mdan, barışdır. Kahpe felek geldi tuttu bileğim Çok yalvardım Hakk’a geçmez dileğim Hani benim yeşil donlu meleğim Aman felek beni yâre kavuştur. Küsülüyem, Han Aslı’mdan, barışdır. İki bülbül geldi kondu dikene Öte öte ömürceği tükene Hani benim aradığım bir dane Aman felek beni yâre kavuştur. Küsülüyem, Han Aslı’mdan, barışdır. Kerem eydür, ömrüm hep lâl eyledim Aslı’mın sinesin zülal eyledim Çekdiğim dertleri helal eyledim Aman felek beni yâre kavuştur. Küsülüyem, Han Aslı’mdan, barışdır. Orhan Bahçıvan [i] Kerem Divanisi olarak buraya aldığım bu divan şiiri Kerem kitaplarında pek görülmediği için, ilk görenler yadırgayabilirler. Bu divan benim arşivimde vardı oradan aktardım. Ancak nerden aldığım notunu düşmediğim onlarca şiirden birsidir. [ii] Bu koşmanın ilki iki dörtlüğü, Neşet Ertaş adına ve Kırşehir türküsü olarak TRT kayıtlarına girmiştir. Makamı Kerem Velvele, ya da Curcuna Kerem olarak çalınıp söylenilir. Ancak Azerbaycan aşıkları arasında Sallama Kerem olarak değişik bir makamla söyleniliyor. [iii] Bazı kaynaklarda bu türkünün hakkında şöyle bir bilgi var. Makam Tahir/ Usul Curcuna hal böyle olunca ozan ezgileri arasında tek düzey Kerem Curcuna olarak yazılıp geçildiğini söylemeliyim. [iv] Kerem’e ait olan bu türkünün mahlas bölümü, yani son dörtlüğü yoktur. Hiçbir zaman da yazılmadı, okunmadı. Çünkü Kerem Kayseri'de zindana atılırken Lalası Sofu'ya bu türküyü söylüyordu. İkinci dörtlükten sonra dili tutulur, son dörtlüğünü okuyamaz oluyor. Ancak sonradan destanı anlatan aşıklar tarafından son dörtlük eklenmiştir. Bir ya da iki başka çeşitlemeleri de vardır bu koşmanın. Nedeni ise, Kerem Kayseri’ye gelir, Keşiş Bağlarında Aslı’yı bulur ve bir gece Aslı’yı kaçırmaya giderken yakalanır. Lalası Sofu ile birlikte zindana atılır. Kerem kendisi için değil, Lalası Sofu için çok üzülür. Lalasına üzüldüğünü ve kendisini affetmesini söylerken, birden dili tutulur. Kimilerine gör korkundan, kimilerine göre de üzüntüden. Türkünün de son dörtlüğünü okuyamaz ve türkü hikayeye bu haliyle girer. [v] Bu koşma Erzurum yöresi Hulusi Seven kaynaklı bir çeşitlemesi ve Erzincan yöresi, Erzincanlı Şerif kaynaklı bir başka çeşitlemesi bulunmaktadır. Ancak her iki kaynakta bu sözleri anonim olarak vermektedir. Oysa bu türkü, Aşık Kerem türküsü olarak biliniyor. [vi] Kerem Kayseri'ye gelir Lalası Sofu ile Çünkü Aslı Han'ın babası Keşiş Kayseri de yaşıyor ve burada kendi adına bağlar kurup üzüm yetiştiriyormuş. Bu bağların adı da Keşiş bağları imiş... Kerem ile Aslı arasında söz götürüp getiren Ceylan Aslı Han'ın ceylanıdır. Kerem Keşiş Bağlarına girer ve ceylanı bekler, Ceylan haber getirecektir. Bir türlü gelmeyen ceylanı bekleyen Kerem bu arada Sofu ile tartışmaya başlar. Bu tartışma arasında, Kerem Lala'sı Sofu'yu ikna etmek için, bu türküyü söyler. Sonra Ceylan gelir ve Kerem’e »Aslı bu gece yarısı seninle kaçacak onu bu bağlarda bekle der. O gece Kerem Aslı'yı kaçırmak için Keşiş bağlarında bekler. Aslı bir türlü gelmez. Sabahyıldızı denilen kervan kıran doğar. Sofu Kerem'e Sabahyıldızının doğduğunu söyler. Kerem ise Lalası Sofu'ya seslenerek Lala şu sazımım ver bir türkü söyleyim bu yıldız doğmasın, geri gitsin Aslı gelene kadar da gelmesin. Yıldız türküsünü de bu Keşiş bağlarında söyler. "Döne Kervan kıran Döne" türküsü Kerem türküsüdür. Bu türküde yıldızın adı renklerle anılır. Yani Kerem hem ağlar hem de türküyü söyleyerek yıldıza bakar. Yaş dolu gözlerle yıldıza baktığın için her bakışında yıldızı bir başka renk görür. Sarı yıldız, mavi yıldız tamlaması da oradan kaynaklıdır. [vii] Kaynak Kerem Hikâyesinde geçen ve Tercan da hasta yatarken tabibe söylediği bir türküdür. Hikaye Şöyle Kerem ile Sofu, Erzurum’un doğusunda şimdiki adıyla Kerem kayası olarak bilinen yerde tipiye tutulurlar yardımlarına Hızır yetişir ve bu iki yolcuyu Tercan da bir Han’a götürür. Burası Han olmasına rağmen, hastaların tedavi olduğu bir yer diye geçer yani bir nevi hastane. Kerem’i muayene etmek için yanına gelen doktora bu türküyü söyler. Tercan da söylenen ilk türküdür. [viii] Kerem ile Lalası Sofu Erzurum dağında tipiye tutulurlar. Tam boğulacakları sırada bunların yardımına Hızır yetişir bu iki yolcuyu atın terkisine alıp Erzurum / Tercan'a indirir. Kerem, halk arasında ince hastalık adıyla bilenen verem hastalığına yakalanmıştır. Bu handa, yani, Tercan'da altı ay hasta yatar. Bahar gelince Turnaların sesine ses vererek yüzlerce gurbet ve turna türküsü söyler. Bu türküde onlardan biridir. Gurbette ölmeden vatana dönmeyi arzulamaktadır. Hikâye gereği Kerem vatanına dönemez ve Yasamal dağının zemzem yaylasına kadar gider ve orda ölür mezarı da oradadır derler. Bir söylenceye göre bu mezar Karacaoğlan'ın mezarıdır. Azeri anlatılarına göre bu mezar Lala Sofu'nun mezarıdır. »Lalası Erzurum dağında kalan / Kerem aktarıram gar köyneğinden [ix] Genelde Kerkük ezgilerinde var olan bir havadır. Doğu Anadolu genelinde de bilinir ve söylenilir. [x] Beşli. Halk şiirinde her kıtası beş mısradan meydana gelen bir nazım şeklidir. Divan şiirinde muhammes adı verilir. Konu ile ilgili beyit, bağlama nakarat olarak, her üç mısralık kıtadan sonra tekrarlanır. [xi] Ulgar Dağı Bu dağ 2950 metre yükseklikte olup, yılın ilk karı buraya yağar. Damal, Posof ilçe sınırında bulunan Ulgar Dağı, görünüm olarak bir gelin duvağını andırmaktadır. Volkanik bir dağ olduğu püskürük kayalardan anlaşılmaktadır. Bu dağın kutsal bir dağ olduğu söylenmektedir. Hatta insanlar birbirlerine kargış ederken “Çağırım ki sana Ulgar’dan bir zeval ola” derler. Herhangi bir çıkmazı ve isteği olanlarda Ulgar’dan medet umar yalvarırlar. “Döndüm Ulgar’a çağırdım Allah’a” diyerek dilek dilerler. [xii] Kerem ile Sofu buradan çıhıb hemin yere teref revan oldular. Gelib Hesenkala körpüsüne yetişdiler. Kerem etrafa nezer salıb gördü körpüden bir az yuharıda bir yaralı ceyran yere yıhılıp yatmış. İki yavrusu da yanında duruyor. Biraz yaklaşıp bakıkınca ne görsüne Avcı okla ceyranı vurmuş Orda bu şikesteyi okur. HALİL FİDAN - İstanbullu sınıf öğretmeni Ceylan Gaygusuz, geçen yıl atandığı Şanlıurfa merkeze yaklaşık 80 kilometre mesafede bir dağ mahallesindeki okulda öğrencilerini geleceğe hazırlıyor. Aydın Adnan Menderes Üniversitesi'nde sınıf öğretmenliği bölümünü bitirdikten sonra hayallerinin mesleğine 2017-2018 Eğitim Öğretim döneminde atandığı Merkez Eyyübiye ilçesine bağlı Akçiçek Mahallesinde başlayan 25 yaşındaki Ceylan öğretmen, tüm olumsuzluklara rağmen görevini en güzel şekilde yerine getirmek için çalışıyor. Ceylan Gaygusuz, Tek Tek Dağları Bölgesinde yer alan 60 haneli ve taşımalı sistemle yaklaşık 400 öğrencinin eğitim gördüğü mahallede cep telefonu çekmediği için, diğer öğretmenler gibi büyük sıkıntılar yaşadı. Kent merkezindeki evinden okula gidip gelmek için her gün yaklaşık 160 kilometre kateden Ceylan Gaygusuz, iş adamı babası Hüseyin Gaygusuz'un da desteğiyle GSM Operatörü yetkilileriyle görüşerek sorunun çözümü için uğraştı. Gaygusuz, uzun çabalar sonucunda bölgeye verici yerleştirilmesini sağladı. Böylece hem okulun bulunduğu yerleşim yerinin hem de bazı çevre köylerin iletişim sorunu çözüme kavuştu. -"Öğrenci velilerine de ulaşamıyorduk" Aynı zamanda konservatuar eğitimi alan ve ilk türkü klibini yayınlamaya hazırlanan Ceylan Gaygusuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yıllarca İstanbul'da yaşadıktan sonra bölgenin koşullarına alışmasının zaman aldığını anlattı. Mesleğini çok sevdiğini bu nedenle pes etmeyi hiç düşünmediğini aktaran Gaygusuz, şunları kaydetti "Okulumuza farklı köylerden yaklaşık 400 öğrenci geliyor. Okulda 15 öğretmeniz. Her gün 80 kilometrelik yolu gidip geliyoruz. Cep telefonu şebekelerinin çekmemesi nedeniyle büyük sıkıntı yaşadık, ailelerimizle görüşemiyorduk, iletişim kuramıyorduk. Öğrenci velilerine de ulaşamıyorduk. Telefonla görüşmek için yüksek tepelere çıkmak durumunda kalıyorduk. Böyle olunca ailem de rahatsız oldu. Bana ulaşamadıklarında endişeleniyorlardı. Bunun üzerine babam tanıdığı operatör şirketi yetkilileriyle görüşüp durumun çözülmesi için çalışma başlattı. Uzun süren çabanın sonunda köye verici yerleştirildi ve artık oturduğumuz yerden telefonla görüşüp internete girebiliyoruz." Doğuda bir köy okulunda öğretmenlik yapma hayaline kavuştuğu için mutlu olduğunu anlatan Ceylan Gaygusuz, "Burada görev yapmak zor ama aynı zamanda keyifli. Sonuçta bunun için eğitim aldık. Zorluklarla mücadele etmezseniz bu meslekten doyum alamazsınız öğrencilere bir şey veremezsiniz hizmeti yerine getirmemiş olursunuz. O yüzden neyle mücadele edersek edelim, hangi sorunlarla karşılaşırsak karşılaşalım her şey hem çocuklar için hem de ülkemizin daha iyi yerlere gelmesi için." diye konuştu. - Mahalleliler mutlu Mahalle muhtarı Hasan Kaynak da defalarca talepte bulunmalarına rağmen bölgeye verici yerleştirilmediğini, bu nedenle büyük sıkıntılar yaşadıklarını dile getirdi. Kaynak, "Ceylan hocanın babası sayesinde köyümüzün şebeke sorunu çözülmüş oldu. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Komşu köylerimiz de bundan yararlanıyor." dedi. Vatandaşlardan Latif Çoban ise mahalleye yerleştirilen verici sayesinde iletişim sorunlarının ortadan kalktığını belirterek, "Hem biz, hem komşu köyler şebeke sayesinde rahat bir nefes aldı. Hüseyin Gaygusuz ve Ceylan hocamıza teşekkür ediyoruz. Daha önceden iletişimde büyük sıkıntılar yaşıyorduk. Şimdi evin içinde oturarak konuşabilmenin keyfini yaşıyoruz. Ayrıca internet var, her şey daha güzel oldu." şeklinde konuştu. 1526 Haber Kaynağı DHA Batan motoryattaki kayıp olan 3 kişiden tekne sahibi Ali Doğan Çayırlıoğlu'nun 55 cansız bedeni tekneden çıkartıldı. Diğer kayıp olan Mert Ali Ağdemir 15 ile Safia Aytaç Ağdemir'i 40 ise arama kurtarma çalışmaları sürüyor" dedi. Hatay'ın Kırıkhan İlçesi'ndeki Suriye sınırında yaşayan ve türü tehdit altında bulunan Hatay dağ ceylanlarının Gazella gazella yaşam alanına çimento fabrikası kurulacağı iddia edildi. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Hatay Şubesi Başkanı Abdullah Öğünç, Türkiye'de sadece Hatay'a olan dağ ceylanlarının yaşam alanına yapılması planlanan çimento fabrikasının, bölgedeki birçok türü tehdit ettiğini söyledi. Çevre ve Şehircilik Hatay İl Müdürlüğü'nün resmi internet sayfasında bölgeye kurulması düşünülen çimento fabrikasının ÇED raporunun yayınlandığını belirten Öğünç, bölgede kente özgü Hatay dağ ceylanı, kayalık gerbili, çizgili sırtlan, saz kedisi, Hatay kertenkelesi gibi birçok önemli türün adının raporunda yer almadığını ileri sürdü. Bölgeye bir fabrika yapılması durumunda el değmemiş doğal ortam ve Hatay'a özgü bu türlerin yaşamlarının tehdit altında olduğunu sözlerine ekleyen Öğünç, yetkilileri raporu bir kez daha gözden geçirmeye davet etti. Öğünç, "Hatay'ın Kumlu ilçesi, Akpınar Köyü Mevkiinde yapılması planlanan Aym Çimento Fabrikası için istenen ÇED raporu bakanlık tarafından olumlu bulunmuştur. Dernek olarak ÇED raporu üzerinde yaptığımız incelemeye göre proje sahası içinde 56 bitki türü, 17 sürüngen türü, 39 kuş türü, 17 memeli türü listelenmiş bulunmaktadır. Bölgeden elde ettiğimiz sonuçlarla ÇED raporunda sunulan sonuçları karşılaştırdığımızda canlı gruplarının tür listelerinin oldukça eksik ve hatalı olduğunu görmekteyiz. Bölgenin en önemli hayvan türü Hatay dağ ceylanı olmasına rağmen bu türün ÇED raporunda adı dahi geçmemektedir"dedi. Aym Çimento Genel Müdürü Fethi Keskin ise bölge için olumlu ÇED raporu alındığını belirterek, "ÇED raporu alındığına göre bir sorun yok. Eğer o bölge yaşam alanı olsaydı zaten bu rapor olumlu olmazdı, bölgede yaşayan canlıların yaşam alanlarına müdahale olmayacak, Kurum olarak her zaman doğanın korunmasına ve çevreye zarar vermemeye önem veren bir kuruluşuz, eğer bir sıkıntı varsa bu konuda çevrecilerle görüşme yapmaya açığız" diye konuştu. hatay dağ ceylanı haber

hangi dağın ceylanıdır bu ceylan